Başarılı işlerine mütevazı kişiliğini de eklemeyi başaran Umut Aral, Espor Next‘in ilk röportaj konuğu oldu ve bizi kırmayarak sorularımızı yanıtladı. Birçok kaynakta İyi Oyun filminin dünyadaki ilk Espor temalı film olarak gösterildiğini belirten Umut Aral, bu konuda da mütevazı davranıyor ve “Bilmediğimiz bir film olabilir bu konuda. Ancak İyi Oyun, LoL dünyasında geçiyor, dünyaca tanınan bir oyunun resmi olarak kullanıldığı ilk Espor temalı filmi diyebiliriz bizim filmimiz için” diyor. Aral, İyi Oyun dışında Netflix’in ilk Türk dizisi Hakan-Muhafız’ın da yönetmeni.
Lafı daha fazla uzatmadan Umut Aral ile yaptığımız söyleşiye geçiyoruz, iyi okumalar.
Espor Next: Kimdir Umut Aral, bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Umut Aral: Sanata olan ilgim 5 yaşında annemin beni sinemaya götürmesiyle başladı diyebilirim. Onunla beraber 14-15 yaşlarımda eve gelen ilk kamerayı kullanarak arkadaşlarımla çektiğim bir takım kısa filmler, lise ve üniversitede tiyatro oyunculuğu, üniversite yıllarındaki profesyonel anlamda çektiğim ilk kısa filmimin birkaç tane ulusal ve uluslararası festivalde ödül kazanması derken ismim duyulmaya başladı ve profesyonel hayata merhaba demiş oldum. Asistanlıkla başlayan ve daha sonra reklam yönetmenliğine yükselen bir kariyer sürecim oldu. Sonrasında ikinci kısa filmim Çarpışma geldi. O filmim bütün dünyada gösterildi ve 13 tane ödül aldı. Yaklaşık 10 küsur yıl boyunca da reklam 250’yi aşkın pek çok ödüllü reklam filmim var. Bunları takiben 2017 BluTV’de yayınlanan 7Yüz dizisinde bir bölüm yönetmenliği maceram oldu. 2018 yılında Türkiye’nin ilk Netflix projesi olan The Protector / Hakan-Muhafız’da yönetmenliğe başladım ve ardından da tam anlamda bakıldığında ilk Espor spor filmi olan İyi Oyun’u yönettim. Hakan-Muhafız’da 3. sezon 6 Mart’ta yayına girecek ve ilk iki sezonun çok üzerinde diyebilirim.
Bildiğimiz kadarıyla Umut Aral iyi de bir oyuncu, bu konuda neler söylemek istersiniz?
Ben 1976 yılında doğdum ve bizim neslin elinden geçen Atari, Commodore 64 ve Amiga gibi cihazlarla başladı oyun maceram. İlk oynadığım oyun adını hatırlamadığım bir cihazda tenis oyunuydu eğer yanlış hatırlamıyorsam. Atari’de oynadığım Superman’i hatırlıyorum. 4 piksellik Superman’e bakıp ‘ne kadar güzel bir grafikler diye oynuyorduk. PS4’teki Last of Us geriye dönüp dönüp oynadığım bir oyundur. Güncel olarak Star Wars Jedi: Fallen Order’ı yeni bitirdim. Ayrıca Uncharted favorilerim arasındadır. Biraz third person ve hikayeli oyunları severim kısaca. Piyasa çıkan çok ilgi alanım dışında değilse bütün oyunları alırım, oynar, bitirir kenara koyarım. Onlie oynamayı da çok seviyorum. Bir arkadaş grubum var onlarla da sık sık online oyunlar oynuyoruz. Öte yandan kendim de bir hikaye anlatıcısı olduğum için hikayelerini merak ederim oyunların. Mesela ABD doğmuş olsaydım, mutlaka oyun yönetmenliği de yapardım. Dolayısıyla bu evrenin içinde olduğum için de Espor hakkında ciddi bir bilgim ve ilgim vardı diyebilirim.
Biraz da İyi Oyun’dan bahsedelim. Projeye nasıl dahil oldunuz?
Proje bana henüz fikir aşamasındayken geldi. Az önce de söylediğim üzere Espor evreni hakkında ilgim de bilgim de olduğu için projeye dahil olmakta hiç vakit kaybetmedim. Hatta ilk tepkim ‘bu projeyi bensiz yaparsanız, beni karşınıza alırsınız” demek olmuştu. Şaka bir yana gençleri yüzde yüz mutlu etmek pek mümkün değil ama projeyi ilk duyduğumda ilk aklıma gelen şey bizim bir üst jenerasyonun bu konudan çok uzak olmasıydı. En büyük hayalim ve beni en çok heyecanlandıran ise bu jenerasyonlar arasındaki boşluğu kapatabilecek bir film yapmak fikri oldu. Esporun bir meslek olarak görülmediği evrende bu gençlerin yaşadığı sorunları anlatmak ve gençlerin ebeveynleri ile izleyebilecekleri bir film yapmaktı amacımız. Bu filmde sadece gençleri hedef alsaydık o bahsettiğim boşluk dolmayacaktı. Ancak bugün amacımızı başardığımız görüyoruz. Bugüne kadar bu konuda çok iyi belgeseller yapılmıştı ama bu bir LoL ile lisanslı bir oyun üzerinde yapılan ilk film olma özelliğine de sahip.
İyi Oyun çok ilgi gördü. Bir devam filmi olacak mı?
İyi Oyun’un Türk sinemasında alışık olmadığımız bir yapısı var zaten. Dolayısıyla tam anlamıyla devamını zihnimizde kurduğumuz bir projeydi. Bu bir yapım kararıydı. Seyirci çok istedi devamını ve hala soranlar var. Doğru bir finansman olursa ve yapım tarafı buna yeşil ışık yakarsa bence devam etmesi gereken bir konu. Bence ilk film bir tanışma filmiydi. Espor nedir, bu evrende çocukların başına neler geliyor, ebeveynler konuya nasıl bakıyor tarafını anlattığımız bir film oldu. İkinci film artık uluslararası turnuvaya hazırlanan gerçek bir takım olmuş ekibin iç çekişmelerini anlatacak. Zaten ilk filmin de sonunu açık bırakmış ve koçun giderken ‘Nisan’daki uluslararası turnuvada başarılar dilerim’ demesi ile bitirmiştik. Amacımız da devam filmi için bir kapı bırakmaktı. Bu arada filmimizin Türkiye dışındaki gösterimleri de devam ediyor. Bugüne kadar 10’dan fazla ülkede gösterildi ve 7 uluslararası ödül aldı. Gençlik ve aile filmleri festivallerinde çok popüler filmlerden biri. Saraybosna’daki festivalde genç seyirci ödülü aldık. Ben o gösterimde yer aldım ve bu filmle ilgili yapılmış en iyi gösterim oldu diyebilirim. Filmimiz pandemi döneminden önce ABD’de Rhode Island’da gösterildi. Geçtiğimiz Ocak ayında Hindistan’da, Şubat ayında da Beyrut’ta gösterildi.
Son olarak ailelere ve Esporcu olmak isteyen gençlere önerileriniz neler olur?
Ailelere tavsiyem evlatlarını anlayışla karşılamaları olacak. Espor, disiplinli ve düzenli bir şekilde yapıldığında, beslenmesiyle, fiziksel ve mental eğitimiyle, meditasyonuyla, tüm aşamalarıyla doğru yapıldığında gerçek bir spor dalı, bir meslek. Ayrıca hem fiziksel hem de zihinsel gelişime yardımcı olan, takım ruhunun öğrenildiği gerçek müsabaka ruhu ve liderliğin de öğrenildiği bir değere sahip ve herhangi bir geleneksel spor dalında farkı da yok. Belki de buradaki tek problem telif hakkı konusu. Olimpiyat konusunda ilerleyememesinin temel sebebi de bu. Zira futbolun, basketbolun ya da hentbolun telif haklarına sahip bir şirket yok. Ancak Espor platformları şirketlere ait. Bu şirketler de kendi kurallarını koyma lüksüne sahip. Dolayısıyla regüle edilemediği için sıkıntılar yaşanıyor. Ancak Riot Games’in League of Legends’ı gibi bilinen ortak platformlar sayesinde ve kurulan federasyonların emekleriyle gerekli düzenlemeler yapılarak Espor’un da bir gün olimpiyatlar çatısına gireceğini düşünüyorum. Esporculara da tavsiyem hiçbir zaman gerçek bir sporcu olduklarını unutmamaları. Sporcu ahlakını asla kaybetmemeleri, kendilerini sürekli olarak geliştirmeleri ve bunu sadece spor dalında değil hayatta da geliştirmeleri gerekiyor. Her sporda olduğu gibi Espor’u da belli bir yaşta bırakmaları gerekeceğini unutmadan hareket etmelerini öneriyorum.
Comments